Yenidoğanın Gaz Sancısı ( Infantıl Kolık )

İnfantil Kolik, süt çocukluğu döneminde sık görülen, zaman zaman aileyi ve hekimi sıkıntıya sokabilen bir sendromdur. Farklı tanımları olmasına rağmen, büyüme ve gelişimi normal olan 0 – 3 aylık bebekteki, en az 3 hafta süreli, haftada 3 günden fazla, günde 3 saatten fazla ve başka bir nedenle açıklanamayan huzursuzluk ve ağlama dönemleridir. Görülme sıklığı farklı çalışmalarda %10 ile %40 arasında değişmektedir. Düşük doğum ağırlıklı bebeklerde daha sık görülür. Huzursuzluk ve ağlama nöbetleri günün belirli bir saatinde, genellikle öğleden sonra ve akşam saatlerindedir. Bebeklerin %50’ye yakınında belirtiler 3 ay içinde kaybolurken, %40’ında 6. aya, %10’unda bir yaşa kadar sürebilmektedir.

Genellikle annenin bebeğe fazla zaman ayıramadığı vakitler olan akşam saatlerinde ağlama artar. Bebeklerde keskin yüksek tonlu, aşırı ağlama yanında karın şişkinliği, kusma, kabızlık veya ishal, batında gaz geçişi artmıştır. Dışkılama ile bebek rahatlar. Sımsıkı kapalı ya da çok açık gözler, kızarık ve buruşturulmuş yüz, çatılı kaşlar, sıkılı ve yumruk halinde eller, direnmiş veya karına doğru çekilmiş bacaklar, yay gibi gerilmiş sırt, ayakların soğuk olması  aşırı ağlamaya eşlik eden tipik   bulgulardır

İnfantil koliğin nedeni kesin açıklanamamasına rağmen, bazı teoriler geliştirilmiştir. Yapılan bazı araştırmalar, anne diyetindeki inek sütü, lahana, karnabahar, brokoli, turunçgiller, çikolata, soğan gibi besinlerle, annenin sigara ve kahve kullanımının infantil koliği artırdığını tespit etmiştir. Bu durumun, bir besin alerjisi veya besin intoleransı olabileceği düşünülerek, anne diyetinde kısıtlamalar önerilmektedir. Bebekler, henüz gelişmemiş nörolojik sistemleri nedeniyle, ağrı duyusuna karşı daha duyarlı olup, bağırsak gerilmelerine daha fazla tepki vermektedirler. Hamilelikte sık psikolojik stres yaşayan, gergin bir ruhsal durum içinde olan anne ve ailelerin bebeklerinde yine infantil kolik sıklığı fazla bulunmuştur.

Beslenme İle İlgili Önlemler: Bebek dik pozisyonda beslenmeli, emzirme süresi iyi ayarlanmalı, memede fazla süt varsa her öğünde bir meme dönüşümlü olarak emzirilmelidir. Mama  ile besleniyorsa biberon deliği yeterince geniş olmalıdır. Az veya aşırı beslenme önlenmelidir. Çok uzun süre emzirme çok iyi beslenme anlamına gelmez. Bebeğin mevcut beslenmesinin değiştirilmesi önerilmez. Gazı önlemek için özel biberonlar denenmiştir. Ancak etkinlikleri kanıtlanamamıştır. Annenin beslenmesinde kahve, çay, kola gibi kafein içeren içeceklerin azaltılması ve sigaranın kesilmesi önerilmelidir. Anne sütüne laktaz eklenmesi, inek sütü ya da allerji yapabilecek besinlerin (soya, fıstık, yumurta) diyetden çıkarılması önerilebilir.
Annede veya aile içinde görülen, endişe veya gerginliği azaltmanın da tedavinin bir parçası olacaktır.  Bebek loş, sessiz bir ortamda tutulmalı. Kolik sancıları sırasında, kucakta veya beşikte hafifçe sallanması, ninni söylenmesi, ya da müzik veya ritmik seslerin (saç kurutma makinesi) dinletilmesi, bebekte rahatlama sağlayabilir. Ilık banyo yaptırmak, karnına saat yönünde masaj yapmak rahatlatıcı diğer yöntemlerdir. Rezene, anason, nane çaylarının etkinliği bazı çalışmalarda gösterilmiştir fakat güvenilirlikle ilgili çalışma yoktur. Sonuç olarak uzun zamandır araştırılan, gizemini koruyan bu rahatsızlığın en iyi tedavisinin zaman olduğu anlaşılmıştır.

İshal ve Kusması Olan Çocuk

İshal barsak hareketlerinin artması sonucu dışkı miktarının fazlalaşması ile günlük dışkı sayısının artması ve dışkı kıvamının bozularak yumuşak sulu bir görünüm alması olarak tanımlanır.Günde 3 kezden fazla sulu dışılama ishal olarak kabul edilir. Yalnızca sık dışkı yapma kıvamı sulu değilse ishal kabul edilmez! Özellikle küçük  bebeklerde  anne sütü ile beslenenlerde dışkı sayısı 5- 7 ye ulaşabilir ve bu tamamen normal durumdur.

En önemli şikayetler kusma,ishal, karın ağrısıdır. Ayrıca iştahsızlık , ateş, kilo  kaybı da görülür .Bu bulgular tipik olarak 2- 5 gün devam eder.

İshal; çoğu kez kusma ile birlikte görülür. İshal ve kusmaya doğrudan mikroorganizmalar sebep olabileceği gibi, onların salgıladığı maddelerle (toksinler) kontamine gıda tüketmi ile de olabilir.İshal ve kusmanın beraber olması vücudun susuz ve bazı kimyasal maddelerden (elektrolitler ve çeşitli mineraller gibi) yoksun kalmasına neden olur (dehidratasyon).Vücuttan su ve gerekli kimyasal maddelerin kaybı sonucu, ağır klinik tablolar (böbrek yetmezliği ve ölüm gibi) görülebilir.

Tedavi:

Akut gastroenteritlerin çoğu kendiliğinden düzelir. Tedavi destekleyici tedavidir.

İshal başlar başlamaz evde çocuğa daha fazla su ve uygun sıvı gıdalar verilmeli,

anne sütü alan bebeklerde ishal sırasında anne sütüne devam edilmeli ve bebek

daha sık emzirilmeli, anne sütü almayan bebeklerde ise normalde aldıkları süt veya

mamalara devam edilmelidir. Çocuk susuzluk bulguları açısından izlenmelidir. ishal,

kusma ve ateş bebeklerde ve küçük çocuklarda birkaç saat içerisinde vücuttan aşırı

sıvı kaybına neden olabilir.

Etkenden bağımsız olarak ishal tedavisinin temel prensipleri hastanın su ve elektrolit dengesinin korunması ve beslenmesinin sürdürülmesidir.

Ateş varlığında asetaminofen veya ibuprofen kullanılabilir, ishal kesici  ilaçlar kullanılmamalıdır.

Akut gastroenteritli altı aydan küçük bebekler, yüksek ateşi olan çocuklar (üç aylıktan küçük bebeklerde 38 derece veya üzeri, üç aylık ve daha büyük çocuklarda 39 derece veya üzeri), sık ve fazla miktarda su gibi dışkılayan veya devamlı kusan, dışkısı kanlı veya mukuslu olan, ağızdan beslenemeyen, uykuya meyilli olan, dehidratasyon bulguları olan, şiddetli karın ağrısı veya batında şişliği olan çocukların en kısa sürede  doktora götürülmeleri gerekir. !!!!!

Nasıl Beslenmeliyiz?

Anne sütü alan bebekler daha sık emzirilmelidir.İshal olan çocuk bol sıvı almalıdır. Su, açık çay, taze sıkılmış meyve suyu, ayran ideal içeceklerdir. İshal olan çocuğa asidi geçirilmiş asitli içeceklerin verilmesi ise yanlış bir inanıştır. Çünkü asitli içecekler kafeinden zengindir ve kafeinden zengin içecekler barsak hareketlerini hızlandırır.

Yiyecek olarak ilk tercih edilmesi gereken besin yoğurttur. Probiyotik ürünlerinde ishal süresini ve şiddetini azalttığı bilimsel çalışmalar ile gösterilmiştir. Yoğurt, yoğurt çorbası ve ayran olarak çocuğun beslenme programında yer alabilir.

Pirinç suyu, pirinç çorbası, yağsız pirinç pilavı ishalin süresini ve dışkılama sıklığını azaltır. Çünkü pirinç içerdiği öğeler ile su tutucu özelliğe sahiptir. Ancak pirinç karbonhidrat kaynağıdır, tek başına verilmesi yerine proteinden zengin bir kaynak (örneğin yoğurt) ile birlikte verilmesi tercih edilmelidir. Pirinç gibi patateste su tutucu özelliğe sahiptir ayrıca ishal sırasında vücuttan kaybedilen potasyum ihtiyacının karşılanması açısından da önemlidir. Haşlanmış patates yoğurt ile birlikte verilebilir.

Elma, şeftali ve muz ishal sırasında tercih edilebilecek meyvelerdir. Yüksek yağlı besinler de şeker ile aynı sonucu vererek ishal süresinin uzamasına neden olur.

Çocukluk Çağı Döküntülü Hastalıkları

Döküntülü  hastalıklar  daha  çok  çocuklarda  görülen  vücutta  genellikle  kırmızı  renkli  farklı  karakterdeki  döküntülerle  seyreden  genellikle  ateşli,  bulaşıcı  ve  çoğu  viral  hastalıklardır. Çocuklarda  sık  gördüğümüz 6  tane  döküntülü  hastalık vardır. Bunlardan  sadece  Kızıl  bakterilerle  meydana gelir, bunun  dışındaki  tüm  döküntülü  hastalıklar viraldir Döküntünün  vücuttaki  dağılımı,  tipi hastalığa göre değişir. Bu  hastalıkların  çoğunda  aşıyla  korunmak  mümkündür. Hastalığı  çocukluk çağında  geçirmeyenler erişkin  yaşta  geçirirlerse  genellikle  daha  şiddetli  olur,  komplikasyon  olma  riski artar.

Kızamık

Tüm  vücutta belirgin kırmızı lekelere yol açan viral bir enfeksiyondur. Bu hastalık, soğuk algınlığı ve yüksek ateş ile  başlayıp, ağızda yanak  içinde  koplik lekeleri ile ilerleyen, tüm  vücuda  yayılan  birleşmeye  meyilli  ciltten  kabarık  olmayan  kırmızı  döküntülerle karakterize edilir. Erken dönem ve geç dönemde birçok ciddi hastalık ve sakatlık hatta ölüm gibi komplikasyonlara yol açabilir. Yoğun  aşılama  programlarıyla  iyice azalan  hastalık,  2011-2013 yılları  arasında tekrar  ufak çaplı  salgınlar  yapmaya  başlamıştır.

Kızamıkçık

Ya da Alman Kızamığı, Viral bir enfeksiyon olması, ateş ve deride kırmızılıklara yol açması bakımından Kızamığa benzer. Ancak  öncesinde  soğuk  algınlığı  benzeri ön  belirtiler  yoktur. Boyun bölgesinde kafa arkası ve kulak önündeki lenf bezlerinin şişmesi  bu  hastalığa özgü  bir  bulgudur. Aşıyı olmamış kız çocukları ileride hamile iken hastalanırlarsa özürlü bir çocuğa sahip olabilirler .Aşısı mevcuttur aşı ile bu riskler engellenir

Suçiçeği

En sık 5-10 yaşlarında, kış sonu ve ilkbahar aylarında görülen, çok bulaşıcı, ateşli ve döküntülü bir viral enfeksiyon hastalığıdır. Direk temas veya havadan hasta kişlerin salgıları aracılığıyla bulaşır. Hasta kişilerle temastan 14-22 gün sonra belirtiler başlar. Vakaların üçte birinde ateş görülür. Döküntüler kırmızı kabarıklıklar halinde başlar, 1-2 saat içinde yanmış gibi içi su dolu kabarcıklar halini alır, sonra bu sıvı bulanıklaşır, en son kabuklanarak kurur. Döküntüler gövdeden başlar, daha sonra baş ve yüze yayılır, kol-bacaklarda daha nadiren döküntü görülür. Tipik belirti aynı anda 3-4 farklı evredeki döküntünün bir anda görülmesidir. Son çıkan döküntü kabuklanana kadar yaklaşık 7 gün süreyle bulaştırıcıdır. Son  yıllarda  aşılamanın  giderek  artışıyla hastalık  giderek  daha  seyrek  görülmeye  başlamıştır,  aşılı  olanlar  da  hastalığı  çok  hafif,  bazen  fark edilemeyecek  kadar  hafif  2-3  döküntü  ile  geçirebilirler.

5. Hastalık

Çocukluk çağının viral döküntülü hastalıklarındandır. Etkeni Parvovirüs B19’dur. Tıpta Eritema infeksiyozum adıyla anılır. Daha fazla 5 yaş üstü çocuklarda hastalık yapar. Aşısı yoktur. Çok bulaşıcı değildir ve çoğu kez de tehlikesizdir. Hasta ile temastan yaklaşık 5- 15 gün sonra yüzde tokatlanmış yanak görüntüsü yapan tipik döküntü ortaya çıkar. Döküntü alın ve çeneye de yayılabilir ama ağız etrafı soluk kalır.  1- 2 gün sonra kollar, bacaklar ve gövdede bu kez dantel gibi ve kaşıntılı döküntü oraya çıkar. Bu döküntü 3 hafta kadar sürdükten sonra söner. Bu süre boyunca sıcak banyo, güneş, sürtünme vs ile belirginleşebilir. Yüzdeki döküntü ortaya çıktıktan 3 – 4 gün sonra hafif ateş olabilir.

6. Hastalık

Roseola inafantum da denen bu hastalık, Herpes virus tip 6’nın neden olduğu bir enfeksiyondur. Genellikle 6ay-3 yaş arası çocuklarda görülür. Hasta çocuklarla temastan 9-10 gün sonra ortaya çıkar, bulaşma solunum yolları salgılarıyla olur. Hastalığın tipik belirtisi 39-40 derecelere kadar varan, sebepsiz yüksek ateştir. Genellikle doktor muayenesinde bu ateşe sebep olabilecek boğaz-kulak-idrar yolu iltihapları, menenjit v.s gibi bir sebep bulunmaz. 3-4 gün sonra ateşin aniden düşmesiyle daha çok gövdede, daha sonra kol-bacaklara ve yüze de yayılan kırmızı bir döküntü ortaya çıkar. Tanı genellikle döküntü ortaya çıktıktan sonra konabilir. Aşısı  yoktur

Kızıl

Diğer döküntülü hastalıklardan farklı olarak, bu viral bir enfeksiyon değildir. Halk arasında beta mikrobu diye de bilinen A grubu beta hemolitik streptokok isimli bir bakterinin neden olduğu ateşli döküntülü bir enfeksiyondur. Yine diğer döküntülü hastalıklardan farklı olarak, döküntüler birbirinden ayrık ufak kızarıklıklar yerine vücutta genel bir kızarıklık halidir. Parmakla bastırıldığında solar, yerinde beyaz-sarımsı bir iz bırakır , parmağın çekilmesiyle 1-2 saniye içinde tekrar eski kızarık halini alır. Genellikle ağız çevresi daha soluk görünür. Birkaç gün içinde yüzden başlayıp tüm vücuda yayılan deri soyulması gözlenebilir. Hastalığın ilk 1-2 gününde dil beyaz çilek görünümünde iken, daha sonra dil kırmızılaşarak kırmızı çilek dili halini alır. Genellikle bademcikler hem kızarık, hem de üzeri beyaz bir iltihap tabakası ile kaplanmıştır. Genellikle hasta kişiyle temastan 1-7 gün sonra aniden yüksek ateş, baş ağrısı kusma, boğaz ağrısı gibi belirtiler ortaya çıkar, boyun bölgesindeki lenf bezleri şişebilir. Yetersiz  tedavi  ile  kalp  romatizması  veya nefrit komplikasyonu olabilir.

Ateşli Çocuk

Ateşin tanımı oldukça zordur.Vücudun çeşitli bölgelerinde ölçülen değerler farklı olduğu gibi,gün içindeki değerlerde de farklılıklar vardır.

 

 

Rektal(Anus)   38 ° C

Ağız                   37,5 ° C

Koltuk Altı      37,2 ° C

Kulak                38 ° C

Çocuklardaki ateşin başlıca nedeni enfeksiyonlardır.

Viral ve bakteriyel enfeksiyonlar

Üst solunum yolu enfeksiyonları

Mide-bağırsak enfeksiyonları

Kulak enfeksiyonu

Krup,bronşiolit ve diğer alt solunum yolu enfeksiyonları

İdrar yolu enfeksiyonları başlıca ateş nedenlerini oluşturmaktadır.

Enfeksiyonların dışında aşı uygulamalarından sonrada ateş görülebilir.Aşılama sonrası gelişen ateş oluşumu ve görülme zamanı aşının tipine göre değişmektedir.

Fazla giydirilen çocuklarda da ateş yüksek bulunabilir. Çocuğun giysilerinin hafifletilmesi ile ateşin düştüğü görülür.Diş çıkarma döneminde görülen ateş tartışılan bir konudur Genellikle diş çıkarmaya bağlı ateş yüksek bir ateş olmayıp kendiliğinden düzelmektedir.

-Eğer bebek üç aydan küçük ve ateşi 38° C ise

-Üç aydan büyük bir çocukta ateş 38° C veya daha yüksek ve çocuğun görünümü iyi değilse

-Üç ay-otuz altı ay arasındaki bebek çocuklarda ateş 38,9° C ve üstünde ise

-Herhangi bir yaştaki çocukta ateş 40° C ve üzeri ise

-Çocuğun öyküsüne ateşli havale mevcutsa

-Ateşle birlikte  döküntüleri mevcutsa

-Çocukta kronik hastalıklar örneğin;kalp hastalığı,kanser,lupus ve orak hücreli anemi tanısı ile takip ediliyorsa bu durumda çocuğun mutlaka bir hekim tarafından değerlendirilmesi gerekir.

Çocuğunuz ateşlendiği zaman öncelikle doktorunuza başvurmanız gereklidir. Tedavi süresince ateşin hemen düşmesini beklemeyin. Ateşli çocuklar üşüdüğünü hisseder bu nedenle ısısını artırmaya çalışır. Halbuki çocuk soyulmalı gerekirse ılık su  ile banyo yaptırılmalı banyo sonrasında kurulanmamalı ve üzerine örtü örtülmemeli. Kurudukça ateş düşmedi ise tekrar yıkanmalı. Bu esnada çocuk ağlayabilir normaldir. Ateş düşürücü olarak parasetamol, ibuprofen yada benzeri ateş düşürücüler kullanılabilir. Çünkü küçük çocuklardaki enfeksiyonların çoğunluğu viral olup antibiyotiklerle düzelmez. Ezbere yada eczaneden alınan ilaçlar kullanılmamalı mutlaka hekim tarafından görüldükten sonra hekim önerisi ile hareket edilmelidir. Ancak 3 aydan küçük bebeklerde ateş büyük risk taşır ve mutlaka iyi bir şekilde tedavi ve takip edilmelidir. En önemlisi ateşli çocuk çok giydirilmemeli. Antibiyotikler ateş düşürücü değildir. Her ateşli hastalıkta antibiyotik kullanılmaz.

Kategori: Çocuk Hastalıkları Tags: Etiketler: