Çocuklarda Kabızlık

Kabızlık çocuk hastalıkları uzmanına başvuruların %3-5 kadarını oluşturmaktadır. Çocukluk döneminde sık karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Çocuğun 2 haftadan uzun süre dışkılamasında zorlanmanın olması veya dışkılamasında gecikmenin olması olarak karşımıza çıkar.

Kabızlık;

Son 2 ay içerisinde haftada üç veya daha az sayıda dışkı yapma

Haftada 1 veya daha fazla dışkı kaçırma

Tuvaleti tıkayacak şekilde kalın dışkı yapma

Ağrılı dışkılama, dışkı tutma davranışı  olarak karşımıza çıkabilir.

Kabızlık çoğu kez her hangi bir altta yatan bir sebebe bağlı olmadan görülebilmektedir. Ailesel yatkınlık vakaların yarısına yakınında bulunmaktadır. Kabızlık en sık 2 yaş civarında tuvalet terbiyesi verilirken karşımıza çıkar. Anne sütünden süt bazlı formülalara geçiş sırasında da kabızlık görülebilir.Kabızlığın ise en sık görülen iki nedeni var. Birisi “dışkısını tutma” diğeri de beslenme ilgili sebeplerdir.Çocuklar tuvalet eğitimi sırasında yaşadıkları korku ve stresten dolayı büyük tuvaletlerini tutmaya başlayabiliryorlar. Bu da zamanla hem bir alışkanlığa dönüşüyor hem de bir kısır döngünün oluşmasına sebeb oluyor.Tuttukça ,dışarı çıkmaları daha da zorlaşıyor ve daha fazla tutmaya başlıyorlar.Bazı çocuklarda ev dışındaki tuvaletlere gitmek istemediklerinden dolayı ya da ev dışı ortamlarda da tutma başlıyor ve daha sonra alışkanlık haline gelebiliyor.Tutmaya bağlı kabızlığın en iyi tedavisi düzenli tuvalet alışkanlıkları yerleştirmek ve beslenmede zeytinyağına ağırlık vermek olacaktır. 4 yaşından büyük çocuklarda günde bir kaç kaşık zeytinyağı oldukça etkili olabilir.

Diyet:

Diyet tedavisine diyete başaltıcı lavmanlar uygulandıktan sonra başlanmalıdır.

Aile uygulama sırasında günlük tutmalıdır.

Diyet posa içermeli ve diyetteki posa miktarı yavaş yavaş artırılmalıdır.

Süt ve süt ürünlerinin miktarı diyette azaltılmalıdır.

Bazı mamalar ( soya içeren mamalar ve anne sütüne yakın içerikli mamalar) çocuğun yaşına göre denenebilir.

Posalı gıdalar olarak;

Sebzeler; Kereviz, enginar, bezelye, Brüksel lahanası, karnabahar, taze fasulye, ıspanak, pırasa, domates ve salatalık, marul ve havuç verilebilir

Kurubakliyatlar: Kurufasulye, mercimek (yeşil ve kırmızı)

Meyvalar: Elma (mümkünse kabuklu), incir,portakal, üzüm, çilek, muz (olgun olmak kaydıyla), armut, kayısı seçilecek meyvelerdendir

Kurutulmuş Meyvalar: Kuru üzüm, incir kurusu, kuru kayısı, kuru erik, hurma posa içeriği yüksek besinlerdir

Meyva suları: Taze sıkılmış portakal suyu, elma suyu, üzüm suyu fayda sağlayabilir

Patlamış mısır, fıstık, patates kabuğuyla fırında pişirilirse, kepekli ekmek verilebilir

Bal yerine pekmez özendirilmelidir.

Su alımı artırılmalıdır

Fast-food türü beslenmeden uzak durulmalı / ev yemekleri özendirilmelidir.

İlaç: Boşaltıcı lavmanlar doktor tercihine göre idame tedavisi bunu takip etmelidir.

Doktor, aile ve yakın çevresi ve öğretmeni Çocuğun kabızlığın üstesinden gelmesinde yardımcı olmalıdırlar.

ÖNERİLER

Sabah aç karnına ballı su veya ılık su içilecek

Her gün kayısı, erik, kuru incir marmeladı veya kompostosu yenilecek

Her gün dört porsiyon sebze ve meyva yenilecek (örnek: 2 armut, 2 tabak sebze yemeği gibi)

Haftada en az 2 kez kurubaklagil yenecek (nohut, mercimek vb.)

Kabuğu ile yenebilen meyva ve sebzeler kabuklu tüketilecek (elma, salatalık gibi)

Fındık –fıstık ve şeker yemek aralarında verilebilir.

Her gün en fazla 2 dilim kepek ekmek  yenebilir

Bol su ve sulu gıdalar alınmalıdır

Hareket arttırılmalıdır

Her yemekten sonra yarım saat tuvalete dışkılama için oturtulmalıdır

 probiotikli yoğurt yedirilmelidir

Yulaflı, beş tahıllı, sekiz tahıllı, eti müsli,  doğa müsli gibi lifli gıdalar tüketilmeli

Tuvalete oturtma pozisyonunda ayaklar ve topuk tam olarak yere basacak şekilde  olmalıdır

KESİNLİKLE YENMEYECEK GIDALAR

 Makarna, pilav, şehriye, nişastalı gıdalar, pirinç unu

Pasta, kek, börek, çörek, simit, bisküvi, beyaz ekmek

Jöleler, pelteler

Çilek, muz,  elma, kızılcık

Patates, havuç

Çocukluk Çağı Baş Ağrıları

Çocuklarda da baş ağrısı görülebilir. Baş ağrısı genelde tek bir soruna bağlı değildir ve değişik sebepler söz konusu olabilir. Baş ağrısı değerlendirmesindeki önemli bir zorluk subjektif bir şikayet olmasıdır. Çocuklar baş ağrılarını ifadede zorlanabilirler ve ağır ile hafif bir baş ağrısının ayrımını tam yapamayabilirler. Çoğu kez şikayetleri fazla önemsenmez veya gereğinden fazla önemsenir.

Ağrının ne düzeyde rahatsızlık verdiği, anne babalarca hemen değerlendirilemeyebilir. Birçok keresinde ağrı şikayeti çocuksu tedirginlikler veya sekonder kazançlar doğrultusunda kolay dile getirilir. Önce ağrının onu ne kadar rahatsız ettiğini, ağrının ne kadar şiddetli olduğunu anlamalıyız.

Şiddetli ağrının tanımı, çocuğa yapmak istediğini yaptırtmayan başağrısıdır. Anne babalar çoğu keresinde ustaca ağrının çocuğu ne ölçüde rahatsız ettiğini anlayabilirler. Burada öncelikle şiddetli ağrılara odaklanmak faydalı olur. Yani yapmak istediklerini dahi (TV izlemek, oyun oynamak, dışarı çıkmak gibi) yaptırtmayan şiddette ağrılar.

Ani başlayan birkaç günlük başağrısı şikayetleri ile uzun süredir devam eden tekrarlayan şiddetli başağrılarının farklı tıbbi önemleri vardır. Hem ani başağrılarının hem de ayda birkaç kez okula gitmesini engelleyecek veya yataklara düşürecek kadar ağır tekrarlayan başağrıları olan çocukların doktor tarafından değerlendirilmesi gerekir.

Başağrısı Sebepleri:

1. En sık olarak çeşitli sıradan hastalıkların (soğuk algınlığı, grip, ishal gibi) yan bulgusu olarak başağrısı görülür ve vücudun yorgun düşmesinin bir belirtisidir.

2. Yine sık olan sebepler arasında açlık, uzun süreli gürültüye maruz kalma, ters rüzgarlar (lodos), stres, uykusuzluk düşünülmelidir.

3. Sinüzit, diş çürükleri, göz bozuklukları, boyunda tutulma gibi kafaya yakın komşulukları olan organların sorunları başağrısına sebep olur. Tekrarlayan başağrılarından şikayet eden çocuklarda bunlar araştırılmalıdır.
4. Nadir de olsalar, menenjit, kafaiçi kanama, beyin tümörleri, ve vaskülit gibi ağır hastalıklar da ani başağrısı ile seyreder. Bu hastalarda görülebilen ek bulgular (yüksek ateş, şuur bulanıklığı, nörolojik muayene bulguları, romatolojik bulgular gibi) tanıda yardımcı olur.

5. Kafaiçi basınç artışı da nadir görülen bir hastlıktır ve özellikle iyi tedavi edilmemiş orta kulak iltihaplarından sonra, yüksek doz A vitamini alanlarda, ergenlik çağındaki şişman kızlarda veya çeşitli ilaçlara bağlı olarak gelişir. Yüksek kan tansiyonu da başağrısına sebep olur.

Çocuklarda Migren
Bütün bu yukarıda belirtilen, daha sık görülebilen ve daha ağır tablolarla seyredebilecek hastalıklar değerlendirildikten sonra migren hastalığı düşünülmelidir. Migrenin ırsi (genetik) bir sebebi olduğu kabul edilir, dolayısıyla aile fertlerinde benzer şikayetlerin görülmüş olması bu tanıyı kuvvetlendirir. Bünyesel olarak migrene eğilimi olan kişilerde yukardaki başağrısı sebepleri yine tetikleyici olur ama ağrı genelde daha şiddetli seyreder.

Migren ağrısı sırasında görülen şikayetler:
• Genel bilinenin tersine ağrı sadece başın bir tarafında olmayabilir.
• Zonklar tarzda tarif edilir.
• Işıktan rahatsız olma sıktır.
• Gözde çeşitli duyumsamalar (yıldızlar görme, gözün önünden çeşitli çizgilerin geçmesi) olabilir.
• Bulantı kusma sıktır.
• Yatma ve uyuma ihtiyacı vardır.

Ufak çocuklarda bu şikayetlerin büyük bir kısmı rahat dile getirilemeyeceğinden özellikle aile hikayesi dikkatle değerlendirilmelidir. Yoğun bir şekilde anne babada migren tipi ağrılar tarif eden ailelerde bu hastalık özellikle düşünülmelidir. Aile hikayesi sayesinde bebeklik çağında bile migren tanısı konulmuş çocuklar literatürde vardır.

Migren hastalarında görülebilecek ek şikayetler:
• Araba tutması
• Soğuk gıdalarla (dondurma gibi) ciddi başağrısı gelişmesi

Etken faktörler:
Migren hastalarında ve diğer daha az belirgin tekrarlayan başağrısı şikayetleri olan kişilerde çeşitli faktörler başağrılarının ortaya çıkmasına sebep olur. Migren hastaları bu faktörlerin bir veya birkaçından daha kolay etkilenirler (bu, ailesel olarak düşük başağrısı eşiği olması şeklinde değerlendirilebilir). Bu faktörlerden iyi bilinenleri şunlardır:

• Stres
• Yiyeceklerdeki kimi koruyucu maddeler
• Egzersiz ve soğuk
• Kafa travması
• Kafein yoksunluğu (Çok kola ve çay gibi içecek alanlarda)
• Çeşitli ilaçlar

Bu faktörler farkedilebilirse ve ortadan kaldırılabilirse migren hastalığı iyileşmiş olmasa bile şikayetlerin sık ortaya engellenebilir. Stres konusu burada özellikle değerlendirilmelidir.

Migren tedavisi:
Esas olan hastalığın oluşma şeklinin, tetikleyen faktörlerin anlaşılması ve ağır başağrıları ile hafiflerin birbirinden ayrılmasıdır.
Başağrıları sırasında herhangi bir ağrı kesici ve dinlenme en kolay tedavi yöntemidir. Özellikle kısa bir uykudan sonra çok hasta kendini rahatlamış hisseder. Eğer bulantı kusma şikayeti yoğun bir hasta ise buna yönelik özel tedavi faydalı olabilir.
Bunların dışında sık ve ağır başağrısı olanlarda (ayda birkaç kez) koruyucu tedavi denilen ve her gün alınarak ağrıların sıklığının azalmasını sağlayabilecek ilaçlar düşünülmelidir.

Çocuklarda Astım ve Alerji

Alerji, çoğu bireyin temas ettiğinde sorun yaşamadığı bir maddeye karşı vücudun anormal duyarlılık göstermesi olarak tanımlanabilir. Alerji çoğu zaman aile bireyleri arasında genetik  bir geçiş göstermektedir. Anne ya da babadan birinin alerjik vücut yapısına sahip olması durumunda çocukta alerji gelişme riski % 25 iken, hem annenin hem babanın alerjik olması durumunda bu oran % 50’ye çıkmaktadır. Hem anne, hem babada aynı alerjik hastalığın bulunması durumunda ise çocukta aynı hastalık görülme riski %70 olarak bildirilmektedir.
Çocuklarda en sık neye karşı alerji gelişir?

Çevremizde var olan her tür maddeye karşı alerjik reaksiyon gelişebilir. Alerji yapıcı maddeler gıdalarla, hava yolu ile, vücuda dışarıdan enjekte edilmek yoluyla veya deri yolu ile alınabilir. İlk 3 yaşta gıdalara karşı (en sık inek sütü ve yumurta) alerji gelişimi ön planda iken, 3 yaştan sonra solunan hava ile alınan maddelere karşı olan alerjiler ön plana geçer. Hava yolu ile alerji yapabilen maddeler içinde ev tozu akarları, küf, hayvan cilt döküntüleri, salgı ve tüyleri, yabani ot, çimen ve ağaç polenleri sayılabilir.
Çocuklarda astım neden olur?

Çocukluk çağında astım % 90 oranında alerjik kökenlidir. Ev içi alerji yapıcı maddelerin bronşlarda yarattığı hassasiyet; soğuk hava, egzersiz, solunum yolu enfeksiyonları, kimyasal kokular, hava kirliliği ve sigara dumanı gibi uyaranlarla temas sonucu astım belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bunun yanında alerjik olunan maddeye bir anda aşırı maruz kalmak da öksürük, hırıltı, nefes darlığı belirtilerine yol açabilir.
Çocuklarda astım nasıl seyreder?

Astım tanısı alan çocukların çoğunun hayatın ilk 2 yılında belirti verdiği bilinmektedir. İlk yıllarda öksürük ve hırıltı daha çok virüslerle olan solunum yolu enfeksiyonları sonucu ortaya çıkar. Bu yaşlarda akciğerlerin gelişiminin henüz tamamlanmamış olması, küçük hava yolu çaplarının dar, kıkırdak dokunun az olması, tekrarlayıcı bronş daralmasına katkıda bulunur. Dört beş yaşlarında akciğerlerin gelişiminin tamamlanması ile erken yaşlarda astım belirtileri gösteren birçok çocukta hastalık düzelmektedir. Düzelmeyen bir grup hasta ve daha geç astım tanısı almış çocukların bir kısmı da ergenlik çağında klinik bir iyilik dönemine girerler. Genel olarak çocukluk çağında astım tanısı almış hastaların yaklaşık %50-60’ı ergenlik döneminde iyileşirler. İyileşen olguların bir bölümü orta yaş döneminde tekrar hastalık belirtileri göstermeye başlayabilmektedirler. Alerjisi olan astımlı çocuklarda yaş ilerledikçe hastalığın kaybolması olasılığı daha düşüktür.
Çocuklarda astım nasıl teşhis edilir?

Astım tanısı koymada en değerli tanı aracı şikayetlerin hikayesidir. Öksürük, hırıltı, hışıltı ve / veya nefes darlığı belirtilerinin varlığı ve bu belirtilerin bronş acıcı tedaviyle veya kendiliğinden kaybolması, ancak bir süre sonra tekrar ortaya çıkması ön planda astımı düşündürür. Yattıktan sonra veya sabaha karşı yaklaşık 30 dakika süreyle devam eden ve bronş genişletici ilaçlara olumlu yanıt veren öksürük atakları da aksi ispat edilene kadar astım kabul edilmelidir. Doktor muayenesinde akciğerlerde bronş daralmasına ait bulgular gözlenmesi de tanıyı destekler.
Çocuklarda astım nasıl tedavi edilir?

Tüm alerjik hastalıklarda olduğu gibi astımda da birinci basamak tedavi alerjik olunan maddeden uzak durmaktır. Uygun öneriler doğrultusunda alınacak çevre önlemleri ile hastalık belirtilerinin ve bronşlardaki aşırı duyarlılığın belirgin derecede azalması mümkündür.

Çevre önlemlerinin yeterli olmadığı, ilaç tedavisinin uygun görüldüğü hastalarda havayolu ile akciğerlere çekilip bronşları tedavi eden sprey şeklindeki ilaçlar kullanılmaktadır. Bunlar, alerjinin yarattığı bronş hassasiyetini azaltarak atakları önleyici ilaçlar ve sadece hastalık alevlenmeleri sırasında kullanılan bronş gevşetici ilaçlar olarak ikiye ayrılabilir. Son yıllarda astım tedavisinde devrim niteliği taşıyan atakları önleyici ilaçların bir çoğunda düşük dozlu kortizon bulunmaktadır. Ancak bu kortizonlar kana karışma oranı çok çok düşük, uygun dozda kullanıldıklarında kortizona ait yan etkilere yol açmayan ilaçlardır.

Aşı tedavisi nedir? Kimlere ve nasıl uygulanır?

Aşı tedavisi sadece alerjisi deri testinde veya kanda spesifik IgE yoluyla tespit edilmiş, 3 yaşın üzerindeki çocuklara uygulanır. Alerjik olunan maddenin artan dozlarda vücuda verilip, çocuğun o maddeye alıştırılması sağlanır.

Çocuklarda Bağırsak Parazitleri

Bağırsak parazitleri adında anlaşılacağı üzere bağırsaklarımızda üreyen,  beslenen ve insan yaşamını tehlikeye sokabilen canlılardır. Her yaştan bireyde olduğu gibi çocuklarda daha sıklıkla rastlanmaktadır. Bunun altında yatan en temel neden ise çocukların yetişken bireyler kadar hijyen kurallarına bağlılık göstermemesi bulunmaktadır.

Bağırsak parazitlerinin çocukların bağırsaklarında oluşmasının birçok nedeni bulunmaktadır. Yiyecek ve içeceklerin yıkanmadan tüketilmesi, toplu taşıma, okul vb. ortamlarda çocukların birbiriyle çok yakın temasta bulunması bu nedenler arasından bir kaçıdır. Bunların yanı sıra bağırsak parazitlerinin bazı türleri hava yoluyla dahi bulaşabilmektedir.

 Çocuklarda Bağırsak Parazitlerinin Belirtileri

Bağırsak parazitlerinin birçok farklı belirtisi bulunabilmektedir. Bu belirtilerden bir ya da bir kaçı mevcutsa bağırsak paraziti gelişimi düşünülmeli ve doktora başvurulmalıdır.

Başlıca bağırsak paraziti belirtileri şunlardır: Karın Ağrısı, İştahsızlık, Hızla Zayıflama, İshal Oluşumu, Hızla Artan Bağırsak Gazı, Makatta Kasıntı Gelişimi, Uyku Bozuklukları, Diş Gıcırdatma, Uyku Esnasında Ağızdan Salya Akması, Burunda Kaşıntı, Vücudun Çeşitli Bölgelerinde Gelişen Kaşıntı

Çocukları Bağırsak Parazitinden Korumanın Yöntemleri

– Okul, yurt ve oyun alanlarındaki tüm araç ve gereçlerin temizliğine dikkat edilmelidir.

– Çocuğun gün içerisinde yoğun olarak temasta olduğu tüm araç gereçlerin sıcak su ile yıkanması gerekir.

– Çocuğun yaşan alanının karanlık olmaması ve gün ışığını almasına dikkat edilmelidir.

– Çocuklara ellerini gün içerisinde sık sık yıkamaları gerektiğinin bilgisi verilmelidir.

– Temizliğinden emin olunmayan yiyecek ve içeceklerin tüketilmemesi gerekir.

– Meyvelerin tüketilmeden önce çok iyi yıkanması gerekir.

– İçilen suyun temiz olduğundan emin olunmalıdır.

Çocuklarda Bağırsak Parazitlerinin Tedavisi

Çocuğunuzda bağırsak paraziti olduğundan şüpheleniyorsanız ya da herhangi bir bulguya rastladıysanız doktorunuza başvurunuz ve kesinlikle ilkel yöntemleri denemeye kalkmayınız. Doktorunuz bağırsak parazitinin türüne göre gerekli tedaviyi başlatacaktır. Çoğu zaman çocuklarda görülen bağırsak parazitlerinde aile boyu tedavi önerilmektedir.

Yenidoğan Sarılığı

Zamanında doğan yenidoğan bebeklerin %60’ında; erken doğan bebeklerin ise %80’inde yenidoğan sarılığı görülür. Yenidoğan bebeklerde görülen sarılıkların çoğu fizyolojik sarılıktır; yani belli bir tehlike sınırını aşmaz ve bir iki haftada kendiliğinden geçer.

Sarılık bilirubin adı verilen, cilde sarı rengi veren bir maddenin kandaki seviyesinin yükselmesi ve deride birikmesi sonucu oluşur. Bebeklerde sarılığın erken tespiti ve takibi oldukça önemlidir çünkü, sarılık çoğunlukla kendiliğinden geçse de, bazı durumlarda bilirubin yüksek seviyelere ulaşıp beyin hasarına neden olabilir. Bu yüzden sarılığı olan yenidoğanların özellikle ilk beş gün içindeki doktor takipleri son derece önemlidir.

Fizyolojik sarılık genellikle hayatın ikinci günü başlar, üç ve dördüncü günlerde en yüksek seviyesine ulaşır, daha sonra giderek azalır.Yenidoğanda sarılık oluşturabilecek başka nedenler de vardır. Bunlardan en sık görülen ikisi kan grubu uyuşmazlığına (ABO veya Rh uyuşmazlığı) bağlı oluşan sarılıktır. Bu durumlarda alyuvarlar cok hızlı bir biçimde parçalanır ve fazla miktarda bilirubin açığa çıkar.
Diğerleri;

Bebeğin yeterince anne sütü ya da biberonla besleniyorsa formüla (mama) alamaması,

Diabetli annelerin bebekleri,

Bazı zor doğumlarda, bebeğin kafa derisi altında kan toplanması durumu,

İdrar yolu enfeksiyonu,

Doğuştan gelen bazı enzim hastalıkları

       Sarılık önce yüzde başlar, kandaki bilirubin seviyesi arttıkça sırayla göğse, karın bölgesine , kol ve bacaklara doğru ilerler. Göz akı da sararır.Bebeğinizin sarılık olduğunu farkeder farketmez, beklemeden bilirubin seviyesinin tespiti için bir sağlık kuruluşuna başvurmanız çok önemlidir. Doktor yapacağı muayene ile kandaki bilirubin seviyesine bakıp bakmayacağına karar vererek takipler konusunda sizi yönlendirecektir.

Bebeğinizin karın, kol ve bacaklarında sarılık varsa, bunun yanısıra çok uyuyorsa emmesi de zayıflamışsa kaçıncı gününde olursa olsun hemen doktorunuza başvurmalısınız. Çünkü bunlar bilirubin düzeyinin yükselmiş olduğunun göstergeleridir.
Bebeğinizde sarılık varsa doktor takibi yanında onu sık ve iyi beslemeniz sarılığın çabuk atlatılması açısından önemlidir.

Yenidoğan sarılığı sık  görülmesine ve birçok bebekte de kendiliğinden geçmesine rağmen bu durum her bebek için geçerli değildir. Hangi yenidoğanda bilirubin duzeyinin tehlikeli seviyeye ulaşacağı her zaman tahmin edilemeyeceği için bebeğinizin ilk üç-beş gün içerisinde bir doktor tarafından görülmesi çok önemlidir. Böylece, tedavi edilmediğinde kalıcı problemlere neden olabilecek bir hastalık kolayca önlenmiş olur.